OECD: Türkiye Dünya’nın 7’inci Tarımsal Gücü
Türkiye tarım politikaları reformlarının değerlendirildiği OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) Raporu, OECD Politikalar ve Çevre Bölüm Başkanı Wilfrid Legg ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in katıldığı bir tanıtım toplantısıyla açıklandı.
OECD’nin 50’inci kuruluş yıldönümünde Türkiye için hazırlamış olduğu raporun tanıtımı bir çok köşe yazarı ve Ankaral temsilcisinin katıldığı toplantı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Konferans Salonunda gerçekleştirildi
OECD Politikalar ve Çevre Bölüm Başkanı Wilfrid Legg, konuşmasında “Türkiyede’ki Tarımsal Politika Reformlarının Değerlendirilmesi” başlığını işaret ederek, başlığın kendisinin değişimleri yeterince anlattığını söyledi. Sözkonusu raporun hazırlanmasıyla ilgili olarak, yapılan işbirliği için Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’e teşekkür eden Başkan Wilfrid Legg kurumsal reformlarla ilgili yapılan reformların bazılarını çok olumlu bulduklarını, bazılarınınsa eleştirilmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti. “Yakın tarihteki politika reformları ile önemli iyileşmeler sağladı, ancak işletme ölçeklerinin küçük olması, parçalı arazı yapısı ve ekolojik koşullar yüzünden Türk tarım sektöründe verimlilik ve etkinlik hala düşüktür.”
Türkiye’nin üretim bazlı desteklemelerden, çiftçilerin rekabet gücünü artırmalarına katkı yapacak, gelirlerini artıracak ve çevresel sorunların üstesinden gelecek uygulamalara geçmesi gerektiğini belirten Başkan Legg tarımın doğal kaynaklar, sulama, iklim değişikliği gibi nedenlerle daha da önemli olduğunu bu nedenle hem Türkiye’de hem dünyada doğru desteklerle tarımın geleceğinin daha iyi olacağını ifade etti.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, OECD ‘nin 17 yıl sonra Türkiye tarım sektörü için hazırlamış olduğu raporda ele alınan tarım politikaları reformunun çok daha kapsamlı bir süreci incelediğini, tarımın geleceğiyle ilişkili olduğunu ve bu nedenle çok önemli olduğunu söyledi. OECD’nin 17 yıl önce Türkiye için bir rapor hazırladığını anımsatan Bakan Eker, yarım yüzyıllık geçmişe sahip ekonomik kuruluşların en önemli en saygınlarından olan dünyanın değişik bölgelerindeki çoğunluğu kalkınmış ülkelerin üye olduğu OECD’nin ABD, AB ülkeleri ve Türkiye için olmak üzere 3 ayrı rapor hazırlamasının çok önemli olduğunu ifade etti.
Desteklemeleri eğitimle ilişkilendirilmek suretiyle verimliliği artırıyoruz
Bakan Eker Başkan Wilfrid Legg’in özetlediği raporda Türkiye’nin AB ülkeleri ile bir takım konularda karşılaştırmalı mukayese edildiğini belirterek, katıldıkları ve katılmadıkları hususlar bulunduğunu ifade etti. 2009’a kadar olan parametrelerin değerlendirilerek işletme yapısı, çiftçilerin eğitimi konusu, destekleme konusu, sulama konusu, pazar destekleri, üretim desteği tahmini ile ilgili mukayeseler yapıldığı söyleyen Bakan Eker, 2010 yılının rapor kapsamında olmadığını ifade etti. Türkiye 2007-2008 sürecinde Türkiye’nin tarihinin en büyük kuraklığını yaşadığını, ondan sonra toparlandığını, buna rağmen son 7 yılın 2007 hariç 6’sında Türk tarım sektörünün pozitif büyüme gösterdiğinin altını çizdi.
Tarım sektörünü bir bütün olarak ele alındığında büyüme söz konusu olduğunu ve 2010 yılında % 1,6 büyüme gerçekleştiğini söyleyen Bakan Eker şöyle devam etti: “Hükümet olarak tarımsal yapıyı daha iyi bir noktaya getirmek için tarımın altyapı sorunlarını çözmeye çalışıyoruz. Bunu içinde işletme yapısının düzenlenmesi var, bunun içinde çiftçi eğitimi var, sulama gibi kuraklık gibi, kısa, orta ve uzun vadede alınan tedbirler ve projeler var. Desteklemeleri eğitimle ilişkilendirilmek suretiyle kişi başına düşen verimliliğin artırılmasını hedefliyoruz. Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 25’inin tarımda istihdam edilmektedir. Dünyanın her yerinde tarımda çalışanların gelirleri diğer sektörlere göre daha düşüktür. Bu bir evrensel meseledir. Bu tarımın tabiatından tarifinden kaynaklanmaktadır. Çünkü tarım ürünleri katma değerleri düşük olması sorundur. İkincisi de tarım ürünlerine olan talebin esnekliği düşüktür. Mesele şu, bir insanın geliri arttı diye, daha çok tarım ürünü tüketmiyor, daha çok ekmek yemiyor, daha çok domates yemiyor. Gelir artışıyla paralel bir tüketim söz konusu değil. Böyle olduğu için detarımdaki nüfus fazla ise tarımsal hasılanız, tarımdaki nüfus sayısına bölünüyor, tarımdaki verimlilik ortaya çıkıyor. Gelir de öyle. Tarımsal hasılasının değeri 61, 8 milyar dolara çıktı bu 2010’da . Buna çalışan nüfusun yüzde yirmi beşine bölüyorsunuz, kişi başına verimlilik ortaya çıkıyor”.
Bu transferlerin daha sağlıklı olmasının, sosyal problemlere yol açmamasının tedbirlerini aldıklarını, tarımsal eğitimi geliştirdiklerini, bunu bir çok yolla yaptıklarını belirten Bakan Eker, bir kamu kuruluşu olarak Türkiye’de ilk defa Web TV’yi kurduklarını dile getirdi. Bu TV’nin sürekli olarak tarımsal eğitim amaçlı yayın yaptığını belirten Bakan Eker, yazılı, görsel bir çok dökümanın bulunduğunu, İl Müdürlükleri bünyesinde bu konularla ilgili şubeler olduğunu, köylere kadar gidilerek yerinde uygulamalı eğitim çalışmalarının yapıldığını anlattı.
Destekleme politikalarına değinen Bakan Eker, bu politikaların Türkiye’nin şartlarına göre geliştirildiğini ve verimliği artırabilmek için destekleme politikalarını buna göre yönlendirdiklerini kaydetti. Bakan Eker, Havza Projesinin de bununla ilişkili olduğunu, söz konusu proje ile yol gösterici ve teşvik edici şekilde hareket edildiğini, sadece alışkanlıklardan kaynaklanan verimsiz bir ürün üretilmesine, alternatif liste sunulduğunu ve bu ürünlerin yetiştirilmesinin de desteklerle ilişkilendirildiğini söyledi.
Sertifikalı tohumluk kullanımı 75 bin tondan 325 bin tona çıktı
Desteklemenin eğitim amacına hizmet ettiğini de ifade eden Bakan Eker,”Eğitim düzeyi yeterli değilse, kişi profesyonel üretim yapmıyorsa, pazardan, rekabetten, kaliteden, standarttan, teknolojiden haberli değilse, o zaman yap demekle yapmıyor. Bizim bir şey koymamız lazım. Verdiğimiz desteklemeleri eğitimle ilişkilendirdik. Bir şey daha yaptık, bizim kaldırdığımız ve OECD raporunda eleştiri konusu yapılan. Dedik ki hububatta kullanılan tohum sertifikalı tohum değilse, verimliliği düşük. Sertifikalı tohum kullanın demekle insanlar sertifikalı tohum kullanmıyor. Milyonlarca çiftçi var. Türkiye’de 1 milyon 800 üzerinde çiftçi buğday ziraati yapıyor. Hepsinin eğitim düzeyi farklı. Biz dedik ki sertifikalı tohumluk kullanırsanız biz bunu destekleriz. Türkiye buğdayda kalite sorunu bu şekilde çözdü. Birkaç yüz milyon lira destek vermek suretiyle, sertifikalı tohumluk kullanımı 75 bin ton civarındaydı, şimdi 325’bin tona çıktı.” şeklinde konuştu.
Uluslararası kuruluşların genel iktisat teorilerine göre değerlendirmeler yaptığını, bunun doğru olduğunu ancak Türkiye’nin şartlarına göre eğitim bir sorun ise, desteklemeyle ilişkilendirilerek çözüleceğini ifade eden Bakan Eker, doğrudan gelir desteği için de aynı durumun söz konusu olduğunu söyledi. Türkiye’nin 2001 yılında doğrudan gelir desteğine geçtiğini, ancak Türk tarım sektörünün verimliği ve gelişmesinin bu dönemde artmadığının net bir şekilde ortada olduğunu, Bakan Eker buğdayda kalite sorununun sertifikalı tohuma destek ve havadan süne mücadelesinin yasaklanmasıyla çözüldüğünü söyledi.
Konuşmasında her ülkenin coğrafyası, imkanları, insanlarına göre, sorunları ve tecrübeleri olduğunun, buna dayalı olarak da kendi çözümleri olduğunun altını çizen Bakan Eker, OECD tarım raporunun bir çok olumlu noktası olduğunu, bunu sevinçle karşıladıklarını ifade etti. OECD gibi ciddi bir kuruluşun Türk tarım sektörünü bu şekilde değerlendirmesini, Dünyanın 7’inci tarımsal gücü haline geldiğini açıklamasını, önemsediklerini söyleyen Bakan Eker, önemli bir ihracatçı ülke olduğunun altının çizilmesini, yapılan reformların olumlu karşılanmasını da memnuniyetle karşıladıklarını, bütün bunları önemsediklerini, eleştirilen konuları da dikkatle izleyeceklerini ve analiz edeceklerini bildirdi.
OECD’nin bize ne ithalatla ne ihracatla ilgili herhangi bir telkini olmadı olamaz da
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Eker, bir gazetecinin toplantıda konuşan OECD Tarımsal Politika Analisti Dimitris Diakossavvas’ın Türkiye’de süt şeker ve et üretimine çok fazla destek verildiği yönündeki sözlerine işaret ederek, ”OECD Türkiye’ye et ithalatından dolayı bir uyarı yaptı mı?”sorusu üzerine şunları söyledi: ”OECD’nin bize ne ithalatla ne ihracatla ilgili herhangi bir telkini olmadı olamaz da zaten. Mesele şu; bütün uluslararası kuruluşlar dünyada ticaretin liberalleştirilmesini arzu eder biz de bunu yapıyoruz. Özel engel koymayız, tarife dışı engel asla koymayız. Yalnız hayvansal ve bitkisel ürünlerde ithalat ve ihracatta sağlık kuralları vardır biz buna azami düzeyde önem veririz. Gümrüklerle ilgili olarak da her ülke kendi haklarını kullanır bizim yaptığımız da budur.Süt, şeker ve et gibi ürünlerdeki yüksek destekleme oranı tenkit ediliyor. Bu ürünlerin girdi maliyetleri yüksek üretici açısından. Yani bunların maliyetini kurtarması gerekiyor ki bunların üretimi yapılabilsin. ‘Bunun alternatifi ne diyeceksiniz’ ki bu ülkede bu ürünleri üretmeyin. Bunu da bize kimsenin demeye hakkı yok. Bunlar toplum sağlığı için beslenme için stratejik öneme sahip ve bizim için hassas ürünler.” Bakan Eker, 2011 yılında tarım sektöründeki büyümeyle ilgili öngörülerinin ne olduğu sorusuna da, ”Tarım tabiat şartlarına azami ölçüde bağlıdır. Bizim de mücadelemiz tarımın tabiat şartlarına bağılılığını azaltmaktır. Dolayısıyla bir sene sonra büyüme ne olur bunu ölçme imkanımız yok. Tarım sektörü şu kadar büyüyecek dememiz çok kolay değildir. Olağanüstü şartlar olmadığı takdirde tarımın pozitif büyümesini bekliyoruz” dedi.
OECD Politikalar ve Çevre Bölüm Başkanı Legg de söz alarak, raporda Türkiye’de verimliliğin nasıl artırılabileceği sorusu üzerinde durduklarını söyledi.Verimliliği artırmak için uzun bir zamana ihtiyaç olduğunu ve bunun kendileri tarafından da iyi bilindiğinin altını çizen Legg, ”Tavsiyelerimize bakıldığında görülmelidir ki kamu sektörü ve kurumlar tarafından daha fazla nelerin yerine konulması gerektiğine bakılıyor. Olası risklerin de farkındayız ve bu risklerin sektörü nasıl etkileyeceğine bakıyoruz, ülkelerin yararı doğrultusunda hareket ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.