Dünya Nasıl Bir Geleceğe Doğru Yol Alıyor?
Hergün haberlerden duyarız,gazetelerden okuruz.Dünyanın her bir köşesinden yeni yeni felaket haberlerini.Kimi zaman bir deprem , kimi zaman bir uçak kazası, kimi zaman seller… Peki bunların dışında dünyanın bir yerlerinde her günü felaket olarak geçiren insanlar olduğunu hiç düşündünüz mü?
FAO (Uluslar Arası Tarım ve Gıda Örgütü) gıda günlerinde ısrarla dünyadaki açlığa dikkat çekmeye çalışıyor.Peki FAO’ya göre bu durum dünya genelinde biz insanlığı nasıl etkiliyor:
Dünyada bir milyardan fazla insanın günde 1 doların daha da altında bir bütçeyle geçinmeye çalıştığı tahmin ediliyor.Yaklaşık 850 milyon insansa açlık tehlikesiyle karşı karşıya.
Günde 2 dolar elde edebilen insanlar günlük minimum düzeyde kalori ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. 2 dolardan az bir gelirle yaşamaya çalışan insan sayısı ise 3 milyar civarında.
Dünyada gıda piyasaları da hızla değişiyor. Az gelişmiş ülkelerdeki hızlı nüfus artışı ve gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme gıdaya olan talebi de arttırıyor. 2050 yılına kadr toplam talebin şimdikinin iki katını bulması bekleniyor.
Öte yandan gelirle ürünler arasında da göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir bağlantı var. Dünya Bankası verilerine göre dünyada 16 bin doların üstünde gelirle yaşayan aile nüfusu 350 milyon. Bu rakamın 2030 yılında 2 milyarı geçmesi bekleniyor. Bu da demek oluyor ki tüketilecek gıdalarda nitelik kaçınılmaz olacak.Açlık sorunu olmayan tüketiciler daha fazla et,süt ve meyve sebze tüketiyor.İşlenmemiş gıdaya olan talep daha yüksek.
Üretici tarafında ise durum pek iç açıcı değil. Gelişmekte olan ülkelerdeki üretim ancak kendilerine yetebilecek kadar. Hatta çoğu zaman dış pazarlara da ihtiyaç duyulmakta. Bu da ülkelerin politikalarından birisi olan kendine yeterlilik teorisinin gelecekte ne kadar işe yaramaz olduğunu gösteriyor bize.
Dünyanın geleceğini belirleyen en önemli etmenler ise su ve toprak. Su ve toprak dağılımında ise önemli bir oransızlık bulunmakta. Suyun ve toprağın bol olduğu yerlerde nüfus az, nüfusun yoğun olduğu yerlerde ise su ve toprak kıtlığı yaşanıyor.
Suyun yaklaşık olarak %70’lik kısmını çiftçiler kullanıyor.Bu oranın gelecekteki nüfus artışı ve artan tarımsal gıda ihtiyacıyla ikiye katlanması bekleniyor.Bu durumda daha fazla su ve toprağa ihtiyacımız olacaktır.Dünyadaki tarımsal alanı büyütemeyeceğimize göre tek çare kalıyor geriye.Toprağın verimliliğini maksimize etmek. Bunun yolu da araştırma yapmaktan ve imkanlarımız doğrultusunda tarımsal gelişime katkıda bulunmaktan geçiyor.